Canoros Remus Watson
Ravenclaw IV. Sınıf & Bina Başkanı
Mesaj Sayısı : 1757
Yaş : 26
En belirgin özelliği : Pek belirgin olmaması diyelim
Savaş Tarafı : Evet hala raf raf xD bir yıl oldu mu demeliyim sanırım
RP partneri : Ay-sun
Aysun Vaysun
Aygüneş (güneş - ay- yıldız - bulut - dünya - gezegen. İp atlıyolar ya hani xD)
Zidni kısaca
Kan Durumu : A- Rh
Quidditch Konumu : Arayıcı
Asa : Black İce
Ruh Hali :
Seviye Rpg Gücü: (45/50)
|
Konu: Biraz sohbet, biraz kaymak birası (Sheila-Canoros) 15/8/2010, 14:43 |
|
|
Serin yaz akşamının habercisiydi kuzeyden esen hafif meltem. Güneş, gün boyu yeryüzünü ısıtmış, uykusunu almak üzere dağların arkasından batıyordu yavaş yavaş. İrili ufaklı kuşların sesleri dolduruyordu kulakları, Hogsmeade sokakları oldukça tenhaydı; fakat sokakta bulunan azınlıkta insan da oradan oraya koşuşturuyordu, bir panik havası vardı Hogsmeade'te, treni kaçırmış yolcular gibi koşuşuturan insanların yüzünde ciddi bir ifade olsa da, gözlerine bakıldığında içlerinde gülen kibar insanlar görünüyordu, genelde böyleydi zaten Hogsmeade, gün boyu klişe de olsa yaşadıkları hayattan memnun insanlar koşuştururdu sokaklarda, birbirlerini mutlulukla selamlarlardı, içtenlikle gülümserlerdi birbirlerine. Burada uzun zamandır bir barış havası hakimdi, onların en büyük dileğiyse, bu barışın ebediyen sürmesiydi. Dağların tepesindeki güneşin civarında turuncu, tam tepede de lacivert bir renk almış gök kubbeye baktım uzun uzun. Rüzgar git gide sertleşiyor, bulutlar yoğunlaşıyordu, aralarında hilal biçiminde bir inciymişçesine ay görünüyordu. Güneşi ve Ay'ı gökyüzünde aynı anda görmek, çoğu zaman etkilerdi beni. Gündüzün ve gecenin mutluluk kaynakları, gün batımı ve gün doğumunda buluşurlar, birbirlerini parlayarak selamlarlardı. Farklı dünyalara ait olsalarda birbirlerini seven ve koruyan iki kardeş gibi görürdüm onları. Böyle zamanlarda en büyük güç kaynağım ve aynı zamanda en büyük korkum olan o dolunay gelirdi gözümün önüne. Hızla gelişen bir çocuk gibi her ay, hilalin biraz daha yuvarlaklaştığını görürdüm, korku ve çoşku dolu bir bekleyiş içinde yavaş yavaş hilalin dolunaya dönüşümünü seyreder, ve o gece geldiğinde kendimi yine ormana atar ve dönüşümümü geçirirdim. Gözlerimi yeniden yeryüzüne çevirdiğimde, oldukça geciktiğimi fark ettim. Hızlı adımlarla ay ışığının aydınlattığı sokakta ilerledim, bir kaç sokaktan saptıktan sonra uzun ve kararlı adımlar atmayı bıraktım. Balyumruğun hemen önüne gelmiştim. Bir süre dikkatle inceledim önümdeki binayı. Ahşaptan yapılma bir bina olsa da gayet sağlamdı. Oldukça temiz tutulmuştu, son gördüğümde de böyleydi burası. Balyumruğu ve Hogsmeade'i her zaman severdim, çoğu kes kafamı dağıtmak burada arkadaşlarımla buluşur ve sohbet ederdik. Bu akşam da bu olacaktı, Sheila ile buluşacak ve sohbet edecektik. Sheila çok iyi bir dostumdu, birbirimizle geçirdiğimiz ilk zamanlar geldi aklıma, yüzümde olgun bir tebessüm belirdi. Onu ilk gördüğümde aşık olduğumu sanmıştım ve bunu ona hemen açmıştım. Ardından bunun aşk olmadığını fark ettim ve bunu da hemen ona söyledim, tabii bunun sonucunda aramız bayağı bozulmuştu, birbirimizle kavga etmeye ve birbirimizi çekiştirmeye başlamıştık. Bir süre sonra aramızdaki sorunu çözdük, kavga etmiyoruz ama hala birbirimizi çekiştirdiğimiz oluyor. Düşüncelerimden sıyrıldım ve yavaş yavaş binanın gıcırdayan kapısını araladım. İçeride birkaç kişi vardı; ama Sheila görünürlerde yoktu. "Gecikmiş olmalı" diye geçirdim aklımdan, ve genelde buraya geldiğimde oturduğum cam kenarında bir masaya doğru gittim. Sandalyelerden birine oturduktan sonra garsonu çağırdım ve iki kaymak birası istedim. Kaymakbiraları geldiğinde Sheila hala gelmemişti, tam "Nerede kaldı?" diye düşünürken kapının aynı gıcırtıyla açıldığını duydum. |
|